Blog Listem

31 Aralık 2021 Cuma

İnsan Evriminde Bipedalizm'e Geçiş ve Aile Yapısının Oluşmasıyla İlişkisi

Bilim camiasında öne sürülen hipotezler; bilimsel olması açısından daima şüphe ile kontrol edilir. Çünkü rasyonel olarak gerçeğe ulaşmanın tek yolu şüphe ile kontroldür. Böylece olası her hatanın önüne geçilir. 

  Canlılar evrimsel süreçte bazı zor zamanların üstesinden birlik olarak gelmiş, bazı canlılar bu durumun avantajını bir yaşam şekli haline getirmişlerdir. Alglerin ve mantarların karşılıklı yarar sağlayarak oluşturdukları birlikteliğe liken denir. Likenler bu durumun bir örneğidir fakat liken asla kendi başına bir canlı değildir. İki canlı arasında süren bir birlikteliktir.

 İnsanlar da; avcılık, toplayıcılık ve birden fazla insan gücüne ihtiyaç olan; inşa etme, yırtıcılara karşı kendini savunma gibi durumlarda birlik olmanın avantajını kullanmışlardır. İnsanların bir araya gelme iç güdüsü: bir işi birden fazla insanın ortaklaşa yapmasının daha az enerji gerektiren bir iş yapma şeklinden dolayı ortaya çıkmıştır. İnsan dışında, daha eski bir örneği doğadan verirsek; karşılıklı yarar sağlayan türlerin bir arada yaşamaları diyebiliriz. Az önce belirttiğimiz mantar - alg birlikteliği olan liken de bu duruma iyi bir örnektir. Doğa, doğal olarak ekonomik işler. Birbirleriyle karşılıklı alışverişle yaşadıklarında daha başarılı olan canlılar bu yolu seçerek evrimleşmişlerdir.

İnsanlar arasındaki birliğin; küçük ve özel bir örneği olan aile yapısının ilk oluşma aşaması da oldukça ilginç bir evrimsel adaptasyona dayanır, bipedalizm. Bipedalizm, yani iki ayak üzerinde durma, dişinin anatomik yapısında kritik bir değişime sebep olmuştur. Dört ayak üzerinde, yani iki el iki ayak üzerinde dururken; dişideki pelvisin açıklığı doğum için uygun yapıdaydı ve yavruların kafası henüz pelvisi esnetecek kadar büyük değildi. Fakat evrimsel süreçte hem güvenlik hem de yeni besin kaynakları bulmak için iki ayak üzerine kalkmak, pelvis yapısını daha dar bir açıklık oluşturacak şekilde değişmesi için teşvik etti. Bu süreçte ayrıca beynimiz de büyüdüğü için kafamız da büyüdü ve dişinin yavruyu doğurabilmesi için pelvisin esneyebilmesi gerekiyordu. Pelvis hem geniş olup hem de iki ayak üzerinde duramazdık. Çünkü dişilerin yürümesi, yırtıcılardan kaçması zor olacaktı. Ve nesli devam ettirebilme başarısı tehlikeli derecede düşecekti. Bu süreçte elbette dişilerin yürümesi, koşması bir noktada aksadı. Erkekler; normalde tek görevi olan dişiyi döllemeyi gerçekleştirdiklerinde terk eder, yeni dişi ararlardı. Çünkü doğasında bu vardı. Fakat nesil devamı bu durumda tehlikeye girdiği için yırtıcılardan kaçamayan dişiyi, dolayısıyla yeni nesli devam ettirecek yavruyu korumak için terk etmemeliydi. Böylece aile diyebileceğimiz o özel yapı oluşmaya başladı. İnsansıların doğası; dişilerde anatomik olarak, erkeklerde cinsel davranış olarak değişime uğradı. Artık erkeğin olabildiğince dişiyi döllemesi değil ailesini koruması doğal bir durum haline geldi. Aksine de aldatma dedik. Doğadaki çeşitli stratejilerin avantaj olmasının yanına da birlik olmak eklendi. Özellikle insansılar ve insanlar için...

 Sonuçta başarılı olmanın temel sebeplerinden birisi birlik olmaktı. Yerleşik hayata geçmiş olan bizlerdeki birlik olma içgüdüsü zaman geçtikçe körelmiş ya da belli başlı konulara indirgenmiş oldu. Yerleşik hayata geçme, teknolojik gelişmeler, keşifler yeni iş alanları ortaya çıkarttı. Böylece az bir iş varken çok fazla ortak noktası olan insanların ortak noktaları gittikçe daha fazla seyrelmiş oldu, bazı ortak yönlere sahip ufak topluluklara ise arkadaşlık dedik.


Bu, bilimin; öngörülebilirliği, geçmiş izlerden sadece bir kaç bilgiyle projeksiyon yapabilmesi ve aile gibi özel bir yapının nasıl oluştuğunu bize anlatabilmesi, oldukça etkileyici ve ilham verici olmalı...

22 Aralık 2021 Çarşamba

Sinek Kuşları Notları


    Ebabiller takımının sinek kuşugiller familyasında yer alan; Dünya'nın en küçük kuş türünü de içeren sinek kuşlarının muazzam hızlı metabolizmaları vardır. Bu sebepten ötürü sürekli beslenmek zorundadırlar. Sinek kuşları günde yaklaşık 3.14 - 7.6 kalori tüketirler. Eğer biz, bir sinek kuşunun metabolizmasına sahip olsaydık; bu harcanacak enerjiyi karşılamak için günde yaklaşık 150.000 kalori tüketmemiz gerekirdi. Yani sinek kuşlarının metabolizma hızı bizim metabolizma hızımızın yaklaşık 70 katıdır. En küçük türü olan arı sinek kuşlarının boyu ortalama 5 - 6,1 santimetredir. Bozuk para ağırlığında olmaları ve vücut ağırlıklarının % 25'inin güçlü göğüs kaslarından oluşması bu kuşları müthiş uçma yeteneğine sahip canlılar haline getirir. Havada 80 km/saat sürate ulaşabilen bu kuşlar ayrıca geriye doğru uçabilen tek kuş olma özelliğine sahiptir. Normalde kuşlar kanatlarını aşağı - yukarı çırparlar. Fakat sinek kuşları tıpkı böceklerde olduğu gibi kanatlarını ileri- geri çırparak havada yatay bir 8 (sekiz) çizerler. Kaynaklara göre farklılık göstermesiyle birlikte kanat çırpma sayıları saniyede 10-15 defa ile 80 arasındadır. Rekor seviyede; saniyede 80 kez kanat çırpma örneği Calliphlox amethystina türündedir. Böceklerde saniyedeki kanat çırpma miktarı yüzlere hatta binlere kadar çıkar. Fakat bir kuş için en hızlısı sinek kuşlarıdır. Ayrıca sinek kuşları, homeotermik (sabit vücut sıcaklığı) canlılar arasındaki vücuduna oranla en yüksek metabolizmaya sahip canlıdır. Sinek kuşlarının en iyi olduğu kulvar bir kaç tane değildir. Bir diğeri de dil uzunluğudur. Vücuduna oranla dünyanın en uzun diline sahiptir. Bu bir insanın 1 (bir) metre dili olmasıyla eştir. Uzun sivri, iğne şeklindeki gaga; nektarlarla beslenen kuşlarda ortak bir özelliktir. Ucu çatallı dilleriyle nektarlarla beslenen sinek kuşları ise sürekli beslenmek zorundadırlar çünkü dediğimiz gibi metabolizmaları çok hızlıdır. Bu metabolizmanın hızını; kalp atımının dakikada 1260'a kadar çıktığını düşünürsek, bu denli enerji alımının zorunlu olduğunu söyleyebiliriz. 

Çok küçük ve çok hafif olmaları bazı koşullarda bireyler arası rekabeti tetikler. Tropik bölgelerde yaşam sürdürdüklerinden bu koşullardan başta geleni yağmurdur. Beslenirken havada durmak zorundadırlar ve bir yağmur damlası dahi dengelerini bozabilmektedir. Bu yüzden yağmur esnasında beslenme zorlaşır. Rekabet, yağmur biterken en yoğun noktasına gelir. Çünkü yağmur yağarken sabit duramazlar, tüyleri ıslanacağı için kanat çırpmak zorundadırlar. Bu enerji kaybı da yağmur sonrasındaki sıkı rekabeti beraberinde getirir. Havada asılı durmak için gereken enerji, neredeyse Dünya'daki tüm aktivitelerden daha fazladır. Bizim böyle bir enerji tüketimine dayanabilmemiz için dakikada bir kutu gazlı içecek içmemiz gerekir. Bu enerji alımı mümkün olduğunca kesintisiz olmalıdır, eğer sinek kuşları 10 dakika gıda almazlarsa bu enerji tüketimiyle yaşamsal aktivitelerini kaybedebilirler. Uzun göç dönemlerinde hayatta kalabilmek için yedek besin olarak yağ depolarlar. Bu depolama, vücut ağırlıklarını % 45 - 50 oranında artırır ve sonuçta maksimum uçuş süresini uzatmış olurlar. 800 kilometre hiç durmadan göç uçuşu yaptıkları gözlenmiştir.  Ayrıca beslenmedikleri gece vakitlerinde, kış uykusuna benzer bir uyuşukluk durumuna girerler. Bu esnada kalp atışlarını dakikada 80 - 150' ye kadar düşürebilirler. Oransal ifade edersek; geceleri metabolizmalarını, normal metabolizma hızlarının 1/15'ine kadar düşürebilirler. Bu müthiş bir metabolizma kontrolüdür ve yüzey alanı - vücut ısısı ile ilişkilidir.

Dişi Sinek Kuşlarının Evrimsel Adaptasyonu 

Bir araştırmaya göre dişi sinek kuşları, erkek sinek kuşlarının çiftleşmek için rahatsız etmesini önlemek adına bir adaptasyon geçirmiş. 

İncelenen türün erkekleri, parlak mavi kafa ve boyuna sahipken, türün dişileri normalde düz renklere sahip olması gerekiyor. Fakat türün dişilerinin %30'u erkekler gibi parlak mavi renklerde olduğu gözlemlenmiş. Dolayısıyla erkeklerin bu parlak renkli dişileri daha az rahatsız ettiği görülmüş. Bu sayede dişiler daha uzun süre beslenebilmişler. Araştırıcılar; dişilerin bu adaptasyonu erkekleri etkilemenin aksine ilgiden uzak kalabilmek ve daha sık beslenebilmek için geliştirdiğini düşünüyor. 

20 Aralık 2021 Pazartesi

Birlik Olma İçgüdüsü ve Kültürel Düzeyle İlişkisi

 İnsanların bir araya gelme iç güdüsü, bir işi birden fazla insanın ortaklaşa yapmasının daha az enerji gerektiren bir iş yapma şeklinden dolayı ortaya çıkmıştır. İnsan dışında, daha eski bir örneği doğadan verirsek; karşılıklı yarar sağlayan türlerin bir arada yaşamaları diyebiliriz. Doğa, doğal olarak ekonomik işler. Birbirleriyle karşılıklı alışverişle yaşadıklarında daha başarılı olan canlılar bu yolu seçerek evrimleşmişlerdir. İnsanlar da; avcılık, toplayıcılık ve birden fazla insan gücüne ihtiyaç olan inşa etme gibi hayatını devam ettirmek için iki ayrı yolu seçen grupları da ayrıca tanımlarız. Sürekli göç eden insan topluluklarında; örneğin civarı keşif için bir grup, gıda ve su kaynaklarını keşfedecek bir grup, güvenlik için bir grup gibi yine grup içinde grup oluşturmuş olabilirler. Sabit yaşayan topluluklar da iş bölümleri değişebilir. Örneğin göçebelerde yuvayı güvenlik altına alan dişiler, yerleşik hayatta gıdadan da sorumlu olmuş olabilirler.



 Sonuçta başarılı olmanın temel sebeplerinden birisi birlik olmaktır. Yerleşik hayata geçmiş bizlerde zaman geçtikçe birlik olma içgüdüsü körelmiş ya da belli başlı konulara indirgenmiştir. Yerleşik hayata geçme, teknolojik gelişmeler, keşifler yeni iş alanları ortaya çıkarmıştır. Böylece az bir iş varken çok fazla ortak noktası olan insanların ortak noktaları gittikçe seyrelmiştir. Zaten birliğin sayıca indirgenmiş haline arkadaşlık demiyor muyuz? 

Peki başarılı olmak artık o kadar ilkel tanımı olan bir kavram mı ? Değil elbette. Bir kavramın da değiştiğini bu şekilde gösterebiliriz.

Modern dünyada da bir araya gelme yine ortak yönlerin varlığıyla gelişir. Ve bu ortak yönler, birliğin içindeki yoğunluğuyla farklılık gösterir. Bu yüzden diyebiliriz ki: Kültürel düzey arttıkça birlik olma kavramı azalır ya da birlik olma ihtimali azalır.


Peki toplumun çoğunluğunu oluşturan, düşük düzey kültürel varlığa sahip kısmı, bu kadar birlik olma içgüdüsüne sahipken; kültür düzeyi fazla bireyler arasında birlik olma kavramı neden bu kadar azdır? Sebebi olan ortak yönleri özelleştirirsek: Zevklerin, eğlence anlayışlarının hatta beslenme alışkanlıkları ve çeşitliliğinin farklı olması diyebiliriz. Düşük düzeye sahip bireyin her hangi bir konuda fanatik olması, kültürel düzeyi yüksek insanın daha çok objektif yaklaşabilmesi gibi bir örnek verebiliriz. Ki bu her zaman böyle değildir. Bu çeşitliliğin sebebi oldukça farklı bir konu olduğundan daha detaylandırmayacağım.


Sonuç olarak, birlik olma, başından beri yarar sağlayan ama gerek toplumun yaşayış şekli, gerek iş alanlarının farklılığı, kültürel farklılık gibi çeşitlenmeler: Birlik olma kavramını özelleştirmiştir.


16 Aralık 2021 Perşembe

Neden Neandertaller bizim gibi başarılı olamadı ?

   Başarılı olmak canlılar dünyasında hayatta kalmaktan ibaret diyemeyiz. Önemli olan genlerini gelecek nesle aktarmaktır. Böylece canlının hayatta kalmasının bir anlamı olacak ve gelecek nesil için bir çeşitlilik ortamı oluşturacaktır. Çeşitliliğin önemini anlaşılır bir şekilde anlatmak istersek şöyle diyebiliriz: türler genlerini bir şekilde aktarmayı başarırlar. Ve aktardıkları genler hem gerekli hem gereksiz özellikleri içerir. Örneğin bir kedi türü iyi kamufle olmayı aktarmış fakat hızlı koşmayı (kendisinde de o özellik olmadığından) aktaramamış olabilir. Bu kedinin gerçek bir avcı olabilmesi için ayrıca hızlı da koşması gerekir. Ve bu yavru yeterince hızlı koşamadığı için elenir. Onun yerine iyi kamufle olan ve ayrıca hızlı da koşan bir kedi türü , aktaracak kadar uzun yaşayabilir. Çeşitlilik ise şuradadır: hem kamufle olabilen hem hızlı koşabilen canlı daha fazla üreme fırsatı bulur ve bu üremelerin sonucunda; örneğin tür aslında düz renkliyken benekli ya da çizgili yavrular çeşitli mutasyonlar ya da bastırılmış olan genlerin etkin hale geçmesiyle oluşur. Ayrıca bu canlılar hem kamufle yeteneğini hem hızlı koşma yeteneğini kaybetmez ise çeşitlilik ortaya çıkmış olur. Belki onlara da ileride; kaplan, çita, leopar gibi isimler konulacaktır. Sonuçta onların ataları başarılı olmuşlardır. Bir de ataların başarısız olmaları durumu var tabi. Başarısız ataların bu süreçte tek katkıları türünün devamını sağlayamamaları olmuştur.

" İnsanlar mükemmel olarak nitelendirdiği canlıların geçmişteki hallerini ya da evrimsel süreçteki her halini görselerdi, bu "mükemmel" fizyolojiye ulaşmasındaki sebebin o canlının atalarının yeterince iyi olmaması olduğunu görürlerdi." 

Günümüzde bu başarı insan eliyle yapay olarak sağlanıyor ya da kim başarılı kim başarısız bunu insanlar belirliyor. Amaca yönelik üretilen farklı köpek ırkları; güvenlik için güçlü köpekler, göz zevki için sevimli, güzel kılları olan köpekler seçilir. Bir diğer örneği de ineklerde süt verimini arttıran yapay seçmelerdir. Bu sayede insan ihtiyaçlarını doğadan karşılamanın daha farklı, hileli bir yolunu bulmuştur. 


  Peki Homo neanderthalensis neden Homo sapiens gibi başarılı olamadı? Sebebi bizim gibi sözlü iletişim kuramamaları mıydı? Beslenme alışkanlıklarının farklılığından kaynaklı mıydı? 

Homo neanderthalensis'in neredeyse Homo sapiensis kadar duyabildiği ve sesli iletişim de kurabileceği düşünülüyor. Sözlü iletişim olduğuna dair herhangi bir kanıt henüz yok. Sadece bir takım seslerle de anlaşmış olabilirler. Neandertalların başarısızlığının sebebi dil demek, şu an için çok zor ve aydınlatılmamış bir konu üzerinden yorum yapmak olur. Fakat gıda yelpazesinin dar olması bu konuda yorum yapmak için daha doğru bir seçim olacaktır. Çünkü neandertalların beslenmesinde etin yeri oldukça fazladır. Sebze, meyve, tohum yeseler de; sapiens kadar yeniliğe açık olmadıklarından dolayı zor kış dönemlerini geçirememiş olabilirler. Yine de neandertallerin neden ortadan kalktığı hala tartışılan, araştırılan bir konudur. Bu yüzden başarısızlıkları konusunda yapacağımız yorumlar da kısıtlıdır.