Blog Listem

22 Ağustos 2019 Perşembe

Dinin İnsan İdeolojisine Etkisi








İnsanlığın başlangıcından beri ya da başka bir teoriye göre düşünebilen insan çeşidinin başlangıcından beri, insanın çevreden aldığı gözlemler vasıtasıyla sorguladığı tanrı kavramı, süregelen topluluklarda farklılık göstermiştir. Kimi toplumlar tanrıyı tek baz alırken kimi toplumlar çoklu olarak baz almıştır ki bence en mantıksız tanrı kavramı onlardadır. Tabi bu tanrıyı nasıl tanımladığınıza da bağlı bir yandan. Eğer tanrının en büyük güç olduğunu, eşinin olmadığını ortaya atarak bir tanımını yaparsak, bu tanrı kaçınılmaz tek olur. Böyle düşünen toplumlarda eğer toplumun buna ihtiyacı varsa kabul görür ve başka toplumlara yayılmaya müsaittir. Çok tanrılı inanca sahip toplumların en belirgin özelliği ise tekil hareket etme, ihtiyaca göre tanrı seçme ve bundan medet ummaktır.
Çok tanrıcılığın bir alt dalı gibi tanımlanabilecek olan “mezhep” kavramı tek tanrıcılıkta ortaya çıkmıştır. Tek tanrıcılıkta ortaya çıkmasının sebebi çok tanrıcılıkta buna ihtiyaç olmamasıdır. Mezhep kavramının asıl amacı diğer mezheplerin kabul gördüğü, dini tek başına temsil edebilen bir unsur olmaktır.
*******
Tanrı fikri, insanın tamamen bir karmaşadan kaçmasının ürünüdür. Tanrı fikri, İbn Tufeyl’in de ifade ettiği gibi “İnsanoğlunun zihinsel etkinliğinin, bir bakıma, bilgide yoğunlaşmanın ve soyutlamanın bir icadıdır ve amacı da toplumsal yaşama belli bir nizam vermektir.” Benim fikrimce, yalnız toplumsal yaşama değil insanların düşünce yapısına da belli bir nizam, kalıp koyduğu aşikardır. Nizamdan kastım iyiye yorulmuş bir nizam değil elbette. Düz bir zihniyet yerleştirmektir. Dinin zamanla topluma ayak uyduramaması ya da yetişememesi de bundandır. Çünkü din, kendi zamanına ve kendi bölgesine göre şekillenmiş bir kültürdür. Bazen başka bölgelerle uyumlu olabilse de zamana karşı koyamaz. Ahlak yapısı dinin kural ya da ilkelerinden daha hızlı değişebilir, şu an Türk toplumundaki tablonun bir kısmı bu yüzdendir.

Tanrı İhtiyaçtır

İnsan sosyal bir varlık olduğu için yalnız kaldığında kötü hisseder. Bu gereksinimin açısından Tanrı’ya bir bakıma ihtiyaç da diyebiliriz. Avutma ya da iyi hissetmeyi sağlama asıl amaçtır. İnsan, eline oyuncak verilmiş bir çocuk gibi sevinir. Ama oyuncak, çocuk sadece mutlu olsun diye vardır, onun dışında bir işlevi yoktur. Kimisi tanrının kafasında olduğunu düşünür. Kimisi tanrıyı soyut olarak ya da bir başka boyutta hayal eder ve kabul eder. Kimisi sadece gözlemcidir ve ne olduğunu öğrenip geri bırakır. Gözlemci gurme gibidir; herkes tanrı yemeğinden yerken o sadece ne olduğunu anlamak için tadına bakar.
Tanrı fikrinin kişisel düşüncelere ya da fikirlere kalıp koyabilmesinin sebebi: Tanrı fikrinin kültürleşmesi ve nesil aktarımına bağlı olarak din haline gelmesidir. Tanrı fikri tek başına insanların düşüncelerini belirleyemez. Çünkü insanlar bu “tanrının kurallarını” kendisi koyar ya da sözlerini de kendi uydurur. Çünkü elde somut bir “tanrıdan mektup” yoktur. Semavi dinlerde olduğu söylense de, genel olarak kabul edilen bir “tanrı mektubu” yoktur.Çünkü herkesçe kabul edilebilen ya da herkesçe aynı şekilde kabul edilebilen bir kavram değildir.Tanrı fikrinin kültürleşmesi, kendi kültürüne ayak uyduramamış insanların imdadına yetişir. O insanlar sarılacak bir kültür bulmuş olurlar. Ve bu insanlara topluluk içinde “dindar” deriz.